Osmanlı
padişahlarının otuz ikincisi ve İslâm halîfelerinin doksan yedincisi.
Sultan İkinci Mahmûd’un ikinci oğlu. Annesi Pertevniyâl Vâlide
Sultan’dır. Sultan Abdülmecîd Han’ın kardeşi olarak 1830 senesi Şubat
ayının yedinci gecesi doğdu. Ağabeyine nazaran daha gürbüz ve gösterişli
bir bünyeye sâhib olan Abdülazîz’e küçük yaşından itibaren din ve fen
ilimleri öğretmesi için, zamânın âlimlerinden Hasan Fehmi Efendi
vazifelendirildi.
Zekî ve akıllı olan şehzâde Abdülazîz, kısa zamanda Arapça, Farsça ve dînî bilgileri çok iyi bir şekilde öğrendi. Boş zamanlarında dedeleri gibi ata binmeyi, kılıç kullanmayı, güreş tutmayı, cirit atmayı, zamânın bütün silahlarını en iyi şekilde kullanmayı öğrendi.
Zekî ve akıllı olan şehzâde Abdülazîz, kısa zamanda Arapça, Farsça ve dînî bilgileri çok iyi bir şekilde öğrendi. Boş zamanlarında dedeleri gibi ata binmeyi, kılıç kullanmayı, güreş tutmayı, cirit atmayı, zamânın bütün silahlarını en iyi şekilde kullanmayı öğrendi.
İleri görüşlü ve tedbirli bir
padişah olan Sultan Abdülazîz Han, devletin kuvvetli olması için kara ve
deniz askerini yeni silâhlarla teçhiz etti. Avrupa’dan yeni model
silâhlar aldı. 1866 senesinde Prusya’dan ihtisas sahibi subaylar
getirerek Mektebi Harbiye’yi yeniden düzenledi. Askerî rüşdiyeler açtı.
Bugün İstanbul Üniversitesi olarak kullanılan binayı harbiye nezâreti
olarak inşâ ettirdi.
Donanmayı Güçlendirdi
Donanmayı Güçlendirdi
Donanmaya
çok önem verdi. Tersaneleri yeniden düzenledi. Kurdurduğu askerî ve
sivil pek çok fabrika ile sanayi inkılâbı yolunda ciddî adımlar atıldı.
Yerli tersanelerde yapılamayan zırhlı gemiler dışarıdan alındı. Deniz
subayları yetiştirmek için Mektebi Bahriye’ye İngiliz Hubart Paşa tâyin
edildi. Büyük masraflarla meydana getirilen Osmanlı donanması, dünyânın
üçüncü derecede kuvvetli deniz gücü hâline geldi.
Sultan
Abdülazîz Han tahttan indirildiği sırada, Osmanlı deniz gücü yirmi
zırhlı, dört kalyon, beş firkateyn, yedi korvet ve kırk üç nakliye
gemisinden meydana geliyordu. Gülhâne Hattı Hümâyûnu ile, Osmanlı
tebeasından olan herkes askere alınacaktı. Abdülazîz Han, Hıristiyan ve
Yahûdilerin askere alınmasını mahzurlu gördüğü için, onlardan nakdî
bedel aldı. Subaylara ilk defa tabanca verdi. Tophane’de modern tüfek ve
top îmâli için tesisler kurdurdu. Orduyu; Nizâmiyye, Redif ve Müstahfız
olmak üzere üç kısma ayırdı. Bunların mevcudu 700.000 civarında idi.
Yedi ordu teşekkül ettirdi. Bunların her biri çeşitli eyâletlerde
bulunuyordu.
Eğitime Önem Verdi
Eğitime Önem Verdi
Sultan Abdülazîz Han, devletin geleceği için eğitim ve öğretime de önem verdi. 1862 senesinde, Devlet dâirelerine memur yetiştirmek için Mekteb-i Mahreci Aklâm açıldı. Bu okul, 1874 senesine kadar faaliyetini devam ettirdi. Ayrıca yabancı dil öğrenmek üzere lisan mektebi, eczacı mektebi, kaptan ve çarhçı mektebi açıldı. Mektebi Tıbbiyyei Şâhâne adı ile sivil ve modern bir tıp fakültesi kuruldu. 1868’de Fransız eğitim sistemine göre eğitim yapan Mektebi Sultânî (Galatasaray Lisesi) açıldı. 1869’da Maârifi Umûmiyye Nizâmnâmesi yayınlanarak maârif teşkilâtı yeniden düzenlendi.
1870’te Dârülfünûnı Osmânî
adı ile Çemberlitaş’ta yapılan yeni binada modern bir üniversite
açıldı. İlk öğretim mecbûrî oldu. Dînî eğitim yapan müesseselerin
dışında çeşitli okullar açmak için, maârif nâzırının başkanlığında
Meclisi Kebîri Maârif kuruldu. 1869’da Kız sanayi mektebi ve ertesi yıl
sivil bir kaptan mektebi açıldı. 1870’de Dârül muallimât adıyla ilk kız
öğretmen okulu eğitime başladı. Teknik ve meslekî alanlarda da yeni yeni
okullar açıldı. Sanayi sergisi tertiplenerek, bir sanayi ıslah
komisyonu kuruldu. Yerli malların Avrupa malları ile rekabet edebilmesi
için, yeterli bilgiye sâhib eleman yetiştirmek gayesi ile İstanbul
Sultanahmet’te bir sanayi mektebi açılarak çeşitli meslekler öğretildi.
1865
senesinde Yûsuf Ziya Paşa, Tevfik Paşa ve Ahmed Muhtar Paşa tarafından
kurulan ve Kapalı Çarşı esnafı çıraklarına ders veren Cemiyyeti
Tedrisiyyei İslâmiyye’nin fazla rağbet görmesi üzerine, sâdece yetim
Müslüman çocuklarının okutulması için Dârüşşafaka kuruldu. 1874’te
Darülfünun, Mektebi Sultanî binasında yeniden eğitime başladı.
Sultan
Abdülazîz Han, gayet dindar ve intizamlı yaşayan bir padişahtı. Su
yerine zemzem içecek kadar takvâ sahibi idi. Muntazam namaz kılar ve çok
Kur’ânı kerîm okurdu. Şehîd edildiği zaman, odasındaki küçük masanın
üzerinde Sûrei Yûsuf açık olduğu hâlde bir Kur’ânı kerîm bulunmuştu.
Çok Dindardı
Çok Dindardı
Gayet
ileri görüşlü olan Sultan Abdülazîz, Rusya ile harbedip onu yenmedikçe,
Osmanlı DevLeti’nin büyük devlet olma vasfını devam ettiremiyeceğini
dâima tekrarlardı. Bunun için saltanatı boyunca kendi gelirlerini ve
devlet imkânlarını organize ederek bütün imkânları bu gayeye tahsis
etti. Böylece Türkistan’a el atarak irtibat sağlamıştı. Abdülazîz Han’ın
desteğiyle devlet kuran Doğu Türkistan Türklerinden Yâkûb Han’ın
halîfeye bağlılığını bildirmesi, bu irtibatın en bariz misâlidir.
Abdülazîz Han, Kırım’ı geri almaya hazırlandı. Donanmayı Hind
Okyanusu’na gönderdi. Buraların yegâne hâkimi İngilizlere varlığını ve
kuvvetini kabul ettirdi.
Sultan Azîz; ava, ciride, ata binmeye meraklı, heybetli, rûh ve beden bakımından gayet sıhhatli, dirayetli ve merhametli bir padişah idi. Îtinâlı bir tahsil görmüştü. Kuvvetli bir edebî kültürü vardı. Şâir ruhlu ve ressamdı. Fevkalâde zekî ve hüsnüniyet sahibi olduğu, amansız düşmanları tarafından îtirâf edilmiştir.
4 Haziran 1876’da şehit edildi. Çemberlitaş’daki pederi Sultan II. Mahmud Han’ın türbesine defn edildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder