"Niçin İstanbul'u terkedip de Anadolu'daki millî hareketin başına
geçmediği sorulabilir. Sultan Vahideddin, bunu yapamazdı, İstanbul'u
bıraktığı takdirde, düşmanlar bu şehri bir daha Türklere vermezlerdi.
Şehzadeleri de millî hareketin başına yollayamazdı. İngilizlerin, bunu
bahane ederek, kendisini atmaları ve askerî işgal altındaki İstanbul'u
siyasî ve ebedî olarak işgal etmeleri de mümkündü, İstanbul'u ve
hanedanı kurtarmak için baskılara katlanarak oturmuş ve Anadolu'da
harekâta başlamaları için güvendiği kumandanları göndermiştir. Kâzım
Karabekir Paşa'yı kabul edip de bütün ümitlerin genç paşalarda olduğunu
söyledikten sonra, Anadolu'ya daha kimlerin gönderilmesini tavsiye
edebileceğini sormuş; Kâzım Karabekir, Mustafa Kemal Paşa'nın adını
söyleyince, bunu memnunlukla karşılamış, zaten kendi yaveri olan Mustafa
Kemal Paşa'ya büyük güveni olduğu için, onu huzuruna çağırıp konuşmuş
ve Anadolu'ya gidip teşkilât kurması için kendisine 40.000 altın
vermiştir. Bu paranın büyük kısmı, eskiden beri beslediği yarış atlarını
satmak suretiyle elde edilmiştir. Vahideddin, iyi bir binici ve aynı
zamanda da fıkıh bilgini idi. Daha sonra millî harekete karşı takındığı
tavırlar, hep, İngilizlerin baskısı ile olmuştur. Bunun hiçbir fiilî
değeri olmadığını ve İngilizleri yatıştırmak için başka çare
bulamadığını, gurbet yıllarında, büyük kızı Ulviye Sultan'a.
söylemiştir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder