Yazar
Amberin Zaman Fethulah Gülen görüşmesine ilişkin iddialar için isyan etti. Taraf
gazetesine geçen Amberin Zaman ilk yazısında Fethullah Gülen görüşmesini yazdı.
"İlk yazım böyle olmamalıydı" diyerek başladığı yazısında yazılan tüm
iddiaları yalanladı ve kendisini savundu. Amberin Zaman, Gülen'i tanımak
istediğini soluduğu havayı anlamak istediğini belirterek "off the
record" da olsa kabul edip gittiğini anlattı. Zaman "Sevin sevmeyin
Fethullah Gülen ve Hizmet Hareketi (veya tercihinize göre “Cemaati”)
Türkiye’nin önde gelen siyasi ve sosyal aktörleri arasında bulunuyor."
dedi. Amberin Zaman yazısında Taraf gazetesine geçerken Neşe Düzel ile yaptığı
görüşmesinde gerektiğinde cemaati de eleştireceğini söylediğini açıkladı. İşte
Zaman'ın bugünkü yazısından bölümler... Bir gazeteci olarak nasıl ki başbakan,
cumhurbaşkanı ve Türkiye’nin kaderini belirleyen diğer şahsiyetlerden randevu
talebim olduysa, uzun zamandır Gülen’den de böyle bir talebim vardı.
Dolayısıyla Gazeteci ve Yazarlar Vakfı’ndan Hoca’nın bir grup gazeteciyle
birlikte Pennsylvania’da bizleri kabul edeceğini duyunca tabii ki gittim.
Yalnız bazı şartları vardı. Görüşme tamamıyla “off the record” olacaktı. HER
HALÜKARDA GÜLEN'İ GÖRMEK İSTİYORDUM Yani konuşulanlar aramızda kalacaktı.
Yazılıp çizilmeyecekti. Oldukça can sıkıcı bir durumdu ama her halükârda
Gülen’i görmek tanımak istiyordum. Soluduğu iklimi anlamak istiyordum. Hem
gazetecilikte “off the record” görüşmeler olağan bir şey. Ve gittik görüştük.
Kimler vardı peki? Sabah gazetesinden Mahmut Övür, eski Star Yayın Yönetmeni ve
belgeselci Ardan Zentürk, Radikal’den Yavuz Oğhan, şu sıralarda bir gazetede
yazmayan Mehmet Altan, ben ve basına henüz yansımadığı için adını
paylaşmayacağım bir sivil toplum kurumu yöneticisi vardı. Bir de bizlere
refakat eden Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’ndan Erkam Tufan Aytav. Ekrem
Dumanlı tesadüfen oradaydı ama konuşmalara dâhil olmadı. İddia edildiği gibi ne
Harun Tokak ne de Mustafa Yeşil vardı. GÜLEN ENDİŞELERİNİ PAYLAŞTI Hoca’ya
gündeme dair sorular sorduk. O da cevapladı. Sohbetimiz yaklaşık bir saat
sürdü. Gülen Mehmet Altan’ın çarşamba gecesi SkyTürk’te Doğan Akın’a belirttiği
gibi Türkiye’deki gidişata ilişkin bazı endişelerini paylaştı. Görüşmenin
akabinde izlenim dâhil olmak üzere bir tek kelime yazmayacağımıza dair aramızda
mutabık kaldık. Zaten konan koşul da oydu. YALAN! YALAN! YALAN! Gelin görün ki
görüşmeye tanık olan aramızdan birileri bir internet sitesine görüşmeye dair
hayal ürünü bir dizi çirkin iddialarda bulundu. Örneğin Mehmet Altan Hoca’nın
elini öpmüş. Yalan. Gülen kanepeye oturmuş, Altan da. Bizler ise yerde bağdaş
kurmuşmuşuz. Yalan. Hiç birimiz yerde oturmadık. Gülen’in Başbakan’a yönelik
sarf ettiği iddia edilen birtakım sözler karşısında ben “Hele şükür, bunları
birinin söylemesi gerekirdi” demişim. Yalan. Mehmet Altan bu sözlerime onay
vermiş. Yalan. Gülen’den de “daha ateşli konuşmalar” yapmış. Yalan. Yavuz Oğhan
Gülen konuştukça “başıyla onaylama hareketi” yapmış. Yalan. Bu arada Taraf’a
dönüşüm de Gülen’le yaptığım görüşmeyle ilişkilendiriliyor. Yalan. Gittiğimde
Taraf’tan herhangi bir teklif henüz gelmemiş olduğu gibi sohbet esnasında
Taraf’ın “T”si bile geçmedi. Kaldı ki Neşe Düzel ile görüşmek üzere gittiğimde
“Gerektiğinde Cemaat’i de eleştireceğim” dedim. O da “İstediğini yazmakta
özgürsün, herkesi eleştirebilirsin biz burada gazetecilik yapıyoruz yapacağız”
dedi. Ümit Aslanbay şahidimdir. BATSIN BÖYLE GAZETECİLİK! Bu iğrenç yalanları
kim ve hangi maksatla yaydı inanın aklım almıyor. Ama her kimseniz batsın böyle
gazetecilik. Gülen ve iktidar arasında süren gerginliği anlamak için
Pennsylvanialara gitmeye gerek yok. Uzun zaman “aramıza nifak sokmak
istiyorlar” diyerek her iki tarafın da yalanladığı kavga artık su yüzüne çıktı.
Gülen’in en son Bamteli sohbetinde “Seben halkı örneği” üzerinden “küstahlaşma
belasına” ilişkin söyledikleri birçok kişi tarafından Erdoğan’a göndermede
bulunduğu şeklinde zikrediliyor. Emniyet ve Yargı’da birçok atama ve tasfiye de
yine Başbakan ile Cemaat arasındaki gerginliğe bağlanıyor. Barış süreciyle
birlikte Öcalan ve PKK da kavgaya dâhil oldu. Cemaat’in karşısında açıkça
pozisyon aldı. Milliyet’te yer alan İmralı zabıtları ve Karayılan’ın en son
demeçleri bunu açıkça ortaya koyuyor. Gülen Hareketi’nin İmralı sürecine bakışı
üzerinden iktidarla ilişkilerini irdeleyen Ruşen Çakır’ın en son yazısını
okumanızı tavsiye ederim. Yakın gelecekte Türkiye’deki siyasi hayatı önemli
ölçüde belirleyecek olan bu sürtüşme her iki taraf da pragmatik olduğu için, ve
birçok yönden örtüşen tabanlarına anlatmakta güçlük çektikleri için uzun
sürmeyeceği inancındayım. Gazeteci olarak görevimiz bu kavgada taraf tutmak,
ateşe odun taşımak değil. Bize düşen kamuyu aydınlatmak üzere gelişmeleri
izlemek, anlamlandırmak ve ne gibi sonuçlar doğurabileceklerine ilişkin
öngörüde bulunmak. O kadar.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder