Devlet
Bahçeli grup toplantısında konuşuyor Bahçeli'nin konuşmasından satırbaşları...
Süreç ihaneti ve Hatay'ın Reyhanlı ilçesindeki saldırılara bakıldığında
Türkiye'nin nasıl bir buhrana sürüklendiği görülecektir. 14 Mayıs aynı zamanda
Dünya Çiftçiler Günü olarak kutlanmaktadır. Çiftçilerimizin bu özel gününü
kutluyor ve bol kazançlar diliyorum. Türkiye'yi doyurmaya çalışan emepiyle
helal rızkının peşinde olan çiftçilerimiz ağır hayat şartlarına itilmiş
durumdadır. Özellikle AKP'nin iktidar döneminde çiftçilerin durumu daha da
ağırlaşmıştır. Başbakan bizzat toprağı işleyen çiftçilerimize dürüst ve cömert
davranmamıştır. Başbakan'ın aklı rantiyecilerde kalmış kalbi hırsızlar için
atmıştır. Çiftçilerimiz topraktan ümit ve çare ararken başbakan yabancılardan
medet ummuştur. Başbakan'ın gündeminde çiftçilerimiz gerçek manada hiç
olmamıştır. Bunun yerinde yan gelip yatan banka hesabını dolduran soyguncular
olmuştur. Harman zamanının yaklaştığı şu günlerde çiftçimizi umutlandıracak
hiçbir çaba gösterilmemektedir. Başbakan Erdoğan 7 Mayıs'ta çiftçilerimize
müjde diyerek bazı açıklamalarda bulunmuştur. Başbakan'ın böbürlenerek gündeme
getirdiği konu çiftçilerimizin nasıl borçlandırılacağı olmuştur. Faizlerin
indirildiği Başbakan tarafından ilan edilmiştir. Başbakan işte bunu müjde
olarak sunmuş neredeyse heyecandan takla atmadığı kalmıştır. Faiz düşmüştür de
çiftçimiz traktör mü almıştır, cebi para mı görmüştür. Faiz düşmüştür de arpa,
buğday, kayısı, üzüm para mı etmiştir? Faiz düşmüştür de gübre, mazot, elektrik
su parası mı düşmüştür? Çiftçimiz gemi mi almıştır? Sayın Başbakan söyler misin
bize 1 puanlık faiz düşüşü çiftçimiz için ne sağlamıştır? Başbakan anlaşılan
kendisinin akıllı herkesi saf olarak görmektedir. Çiftçilerimiz AKP'nin umrunda
ve ilgi sahasında değildir. Vatandaşlarımızı kredi oyunlarıyla kandırmak
utanmazlıktır. Geçtiğimiz cumartesi yani 11 Mayıs günü Hatay Reyhanlı'da
milletimizi acı ve kedere boğan vahşet dolu bir saldırı gerçekleşmiştir. Türk
Milleti son yılların en acımasız ve kanlı saldırısına maruz kalmıştır. Bu
saldırıyı bu kan tutkunluğunu şiddetle lanetliyoruz. Ne kadar sızlansak
yetersizdir. Türk Milleti yastadır. Buradan bir kez daha teröristlerin
saldırısı sonucu vefat edenlere Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum. Türkiye çok
yönlü bir saldırının pençesindedir. Acımız büyüktür. Öfke seviyesi tarifsizdir.
Bu saldırının üstesinden gelmeliyiz ve gelecek kuvvete sahibiz. Türk milleti
ona buna pabuç bırakacak bir zayıflıkta değildir. Aksini iddia edenler eninde
sonunda hak ettikleri sonuca ulaşacaklardır. Olayın sonrasında tespitlerimizi
kamuoyuyla paylaştık. Sınır hattımız adeta viraneye dönmüş, metruk bir hale
gelip kendi kaderine terk edilmiştir. Türkiyenin egemenliği tehdit edilmiştir.
Bunlar bir zaaftır ve sorumlularının hesap vermesi gerekmektedir. İçişleri
Bakanı patlamaların akabinde kanlı olayı gerçekleştirenlerin tespit edildiğini
iddia ederek katillerin El Muhaberat bağlantılı olduğunu savunmuştur. Bir
diğeri de "Ne yapacağımızı herkes görecek" diyerek yine sallamıştır.
Dışişleri Bakanı "Karşılığını görür. Gücümüzü test etmesin" diyerek
yurtdışından gelişmelere müdahil etmiştir. Başbakan Erdoğan saldırıları çözüm
süreci ile ilişkilendirmiştir. Net olan bir şey varsa hükümet şaşkındır. Bu
saldırıdaki amaç nedir ve neyin mesajı verilmeye çalışılmıştır? Reyhanlı'daki
kanlı saldırı çok yönlü araştırmalıdır. Suriye muhaliflerinin parmağı peşinen
inkar edilmemeli, El Kaide bağlantısı yabana atılmamalıdır. Bu saldırının
Başbakan'ın ABD ziyareti öncesi yapılması tereddütlerimizi arttırmakta ve
Türkiye üzerine oynanan oyunlar dikkat çekmektedir. Kendi halkına kıyan Esad
yönetimi Türkiye'yi de batağa sürüklemektedir. hükümetin Suriye politikası
çökmüştür. Bu şartlar altında Dışişleri Bakanı nereye kadar koltuğunda
oturacaktır? Reyhanlı'da patlayan bombaların sorumluları kesinlikle hesap
vermelidir. Sorumluluğu başka yerlere yıkmamalılardır. Başbakan'a göre 50
vatandaşımızın katledildiği saldırıyı konuşmak doğru değildir. Biz bildiğimizi
okumaya ve bu meselelerin üzerine kararlılıkla gitmeye devam edeceğiz. Basına
ambargo koydurarak yasaklar getirmesi Başbakan'ın demokrasi anlayışını
göstermektedir. Reyhanlı'nın failleri yaptıklarının bedelini ödemelidir. AKP
hükümeti imha olan Suriye politikasından dolayı Türk milletinden özür
dilemelidir. AKP'nin Suriye merkezli hiçbir öngörüsü tutmamıştır. Suriye'de
kimyasal silahların kullanıldığı konusunda bile karavana atmışlardır. Başbakan
Esad'a saldırdıkça sövdükçe hakaret ettikçe Türkiye darp edilmiştir. Esad ve
muhaliflerin hesaplaşmasına taraftar olan Erdoğan Türkiye'yi ateşe atmıştır.
Bugüne kadar Suriye kaynaklı kaybettiklerimiz sabrımızı taşırdı. 22 Haziran'da
uçağımız Suriye tarafından vuruldu 2 pilodumuz şehit oldu. 3 Ekim 2012 günü
Şanlıurfa Akçakale'de 5 vatan evladı hakkın rahmetine kavuştu. Daha dün
Amanoslar'da bir askerimizin şehit olması şüpheleri arttırmıştır. Sınır
bölgelerimizdeki illerimiz ve ilçelerimiz adeta rehin alınmış, adeta
kuşatılmıştır. Erdoğan 9 Ekim'de şunu ifade etmiştir. Sınırın bu tarafındaki
vatandaşlarımız huzur içinde yaşıyor diye Halep'teki kardeşlerimizin hunharca
katledilmelerine göz mu yumacağız? Şimdi geldiğimiz anda Hatay'ın Akçakale'nin
huzur içinde olduğunu söyleyebilecek babayiğit var mıdır? Erdoğan'ın Esad'ı
hedef alan ve aslı olmayan söylediklerini nasıl düzeltecektir? Suriye'ye daha
fazla seyirci kalamayız sözlerinin bizi nereye götürdüğünün farkında mıdır?
Esad'a yönelik hesap soracağız, Yezit, katil gibi ağır ifadeleri bir sonuç
doğurmuştur. Başbakan Erdoğan'ın yabancı bir kanala verdiği demeçte karadan
müdahale demesi ardından bundan çark edip havadan müdahale demesi kafasındaki
niyeti ortaya çıkarmıştır. Başbakan'ın ABD Başkanı ile bu hafta yapacağı
görüşmenin ana gündemini Suriye oluşturacaktır. ABD'nin Rusya ile Suriye ile
anlaşması ve geçen seneki Cenevre Anlaşması AKP'yi açığa düşürmüştür. AKP'nin
kuru gürültüsü kendisini mahcup etmekle kalmamış, Türkiye'yi kana bulamıştır.
Başbakan Erdoğan geçtiğimiz pazar günüğ buruk bir biçimde idrak ettiğimiz Anneler
Günü toplantısında akla ziyan değerlendirmelerde bulunmuştur. Şu sözleri
çelişkilidir. Türkiye'yi Suriye bataklığına çekmek isteyenlere karşı son derece
dikkatli olmak zorundayız. Bu sözler Başbakan'a aittir. Türkiye'yi Suriyeye
sokmak isteyen birisi soğukkanlılıktan bahsetmiştir. Başbakan yine bu
konuşmasında Banyas'a vurgu yapmış ve ağladığını belirtmiştir. Başbakan
Banyas'taki bebeklerin ölümüne değinerek şunu demiştir. Eğer ben bu bebekleri
görmeyeceksem, sesimi yükseltmeyeceksem olmaz olsun böyle dış politika olmaz
olsun böyle siyaset. Susmaktansa ben kimliğimi bırakır giderim demişti. Yani
Banyas'taki bebekler Türkiye'deki bebekler daha mı kıymetli? İmralı canisinin
bebeklere nasıl kıydığını açıklamıştım. Bebek katilliğinden sabıka yiyenlerin
gerçek yüzünü anlatmak istiyorum. 20 Ağustos 1987 tarihinde Mardin'de beşiğinde
uyuyan bebeğe kurşun sıktılar. Diyarbakır'da 3 yaşındaki bebeğe 19 Ağustos
1992'de Lice'de kundaktaki bebeğe saldıran şerefsizlerdir. 29 Ağustos 1994'te 2
bebeğin canını aldılar. Batman'da 26 haftalık hamile Mizgin Doruk'un kanlıları
elbette Başbakan'ın çözüm ortaklarıdır. Türk milleti İmralı canisine boşuna
bebek katili dememiş boşuna bu sıfatı reva görmemiştir. başbakan bebek deyince
senin aklına Suriye mi gelmektedir. Irak'taki Afganistan'daki bebeklerin
katilleriyle küresel projelerde buluşmak seni hiç mi rahatsız etmemektedir?
Başbakan ayrıca Suriye'ye yüzümü dönersem Rabbim soracak Ey başbakan o
bebekleri gördün de ne yaptın diye soracak? PKK'nın katlettiği bebeklerin
hesabını vermeyecek misin? Cenab-ı Allah sana soracak bebek katilleriyle ne
görüştün. Bebek katilleriyle ne yapıyordun. Hesap gününde çözüm masallarını mı
anlatacaksın? Terör örgütünün 8 Mayıs'ta sözde çekilme kararı vardır.
Militanların sırt çantalı fotoğrafları manşetleri süslemiştir. hatta bazı
gazeteler "PKK dışarı, umut içeri" diyerek yönlendirme çabasına
girmiştir. Sınırlarımızdan çekip gidenler göçmen değildir, kaçak işçi de
değildir. AKP'nin MİT kanadıyla mihmandarlık yaptığı kişiler Mehmetçiklerimizin
korucularımızın polislerimizin ve masum vatandaşlarımızın kanını döken
teröristlerdir. Başbakan Erdoğan şu sorularımızın cevabını vermelidir. Yıkım
projesi sürecinde 557 şehidimizin katili sınırlarımızdan çekip gidecek midir?
Şehir analarına hangi bahaneler üretilecektir? Başbakan Erdoğan anayasal suç
işlediğinin farkında değil midir? Erdoğan affı çıktı da bizim mi haberimiz yok?
Bunlar çekilirlen güvenlik güçleri seyreedecek midir? Türkiye'de Türkiye'ye
devlet demek hukuktan bahsetmek mümkün olacak mıdır? 5237 sayılı maddede suçun
işlenmesine yardımcı olanlara karşı hükmü belirtmektedir. Görevini
uygulamayanlarla ilgili yapılacakları anlatmaktadır. Kanunun 283'üncü maddesi
suçluyu kayıranlarla, suç delillerini bildirmeme suçlarını düzenlemektedir.
PKK'lıların meydan okurcasına geri çekilmesi ve katillere seyirci kalınması en
ciddi suçlardandır ve buna göz yumanlar suçludur. Bu nedenle cevval, millet
sevdalısı savcılara çağrıda bulunuyor ve onlardan bir ses bekliyorum. Anayasa
suçu işlemiş Başbakan ve yardımcıları ve görevlileri ile birlikte Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığı'na şikayette bulunmak için MHP'li İsmet Büyükataman'ı
görevlendirmiş bulunuyorum. Adalet bugün değilse ne zaman harekete geçecektir?
Savcılar bugün değilse ne zaman gereğini yapacaktır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder